KELEŞ'LER

KELEŞ'LER ağacına hoş geldiniz

      Keleş soyadı, KELEŞ DEDE' den gelmektedir. KELEŞ DEDE ise Rakka' da (Bugünkü Irak hudutları içinde olup, Hakkari ilimize yakın-dır) yaşayan atalarımızın yedi oğlundan birisidir. Rivayete göre; Yedi kardeşler, Rakka' da başka bir kabile ile tutuşmuş oldukları savaş neti-cede suçlu bulunmuş, zamanın sultanı tarafından Rakka' dan Zigana Dağları'na sürgün edilerek orada ikamet etmeye mecbur edilmişlerdir. Yedi kardeşler, Zigana Dağı'nda Trabzon-İran Kervan Yolu boyunca ayrı ayrı yerleşmişlerdir. Kardeşlerin hiç birinin esas ismi bilinmemek-le beraber lakapları zamanımıza kadar; Keleş, Memiş, Kibar, İslam, Huti, Mut ve Öksüz şeklinde gelmiştir. Bu isimler belki de kardeşlerin esas isimleridir. Her biri Rize-Erzurum arasında dağınık vaziyette yer-leşmişlerdir. Keleş, Memiş, Huti ve Mutoğulları, o zaman Atina diye anılan Rize'nin Pazar Kazası'na bağlı yaylalarda, dere boylarına yerleş-mişlerdir. Uzun müddet bu dere boylarında yaşamışlar, önce İkizdere, sonra Zuha Deresi, daha sonra şimdiki Salenköy'e yerleşmişlerdir. Hat-ta Salenköy'ü kendileri kurmuşlardır. Salenköy'e yerleşenler, Keleş, Memiş ve diğerlerinin torunlarından bazılarıdır. Diğerlerinin nerelere gittiği, hangi isim altında töredikleri bizce meçhuldür. Ne var ki, bugün Doğu Karadeniz'in hemen hemen her ilinde, ilçesinde ve köylerinde Keleşoğullarının dalları olan ( Keleş, Öztürk, Gülşenoğlu, Gülşen, Yıldırım, Aygün, Aybar, Alsancak, Yurtsev ) soy adlarıyla yaşayan birçok kabilenin mevcut olduğudur. Yukarıda parantez içindeki soy     adlarının hepsinin de Keleş soyundan geldiğini ileride anlatacağızKELEŞ DEDE' nin "Keleş" unvanını alışı şöyle rivayet edile gelmiştir: Trabzon-İran Kervan Yolu üzerinde yerleşmiş olan bu dedemiz, yıllar boyunca yoldan geçen kervan yolcularını konağına davet eder, nesi var, nesi yok ise yolculara ikram edermiş. Gelmeyen, ikramını kabul etme-yenleri, çeşitli tavırlarıyla mecbur eder, muhakkak ikramda bulunurmuş. Cömertçe davranışlarından dolayı kendisine, o devrin anlamına göre KELEŞ demişler. Yani, o zaman bu kelime, çok cömert, bol ikramda bulunan anlamında kullanılıyormuş (Bugünkü anlamıyla Keleş, "güzel, yakışıklı" demektir). Ardeşen İlçesi'ne bağlı olan Salenköy' de Keleşoğullarının ocağı halen durmaktadır. Seceremizde uzanabildiğimiz en büyük dedemiz İsmail'in dikmiş olduğu ağaçların halen canlılığını muhafaza etmekte olduğu, gidip görenler tarafından söylenir. Elimiz-deki secereye göre, Salenköy' deki ocağı İsmail Dede' nin kurmuş oldu-ğu anlaşılıyor. İsmail'den öncekilerin Zuha' da uzun müddet kaldıkları, Zuha' ya da İkizdere'den geldikleri söylenegelmektedir. Fakat İkizdere ve Zuha' da yaşanan döneme ait hiçbir bilgimiz yoktur. Daha öncesi bize göre rivayetten öteye gitmemektedir. Rize tarafında halen Gülşenoğlu soyadıyla yaşayanlar, öz-be öz Keleşoğlu' durlar. Çünkü, Arapça yazının kullanıldığı o dönemde telafuz hatasından da kaynak-landığı tahmin edilen Keleş ve Gülşen kelimeleri, memurun anlayışına göre değerlendirilip kaydedilmiştir. Soyadı kanunu çıktığı dönemde eski zabıtlardan lakaba göre künye çıkartılıyormuş. O zaman memur, zabıtlardaki Keleş kelimesini Gülşen olarak okumuş ve Türkçe 'ye de öyle geçmiştir. Dolayısıyla orada kalan Keleşoğulları Gülşenoğlu soyadıyla kalmışlardır.
Son Etkinlikler